ATATÜRK  KÖŞESİ

Hayatı
İlkeleri

Devrimleri

Kronoloji

Vecizeleri
Linkler

İstiklal Marşı
10.Yıl Marşı
Gençliğe Hitabesi
Basında Atatürk
Fotoğraf Albümü

Anılarla Atatürk

                                    *** Egitim Portali Sayfasına Hoş Geldiniz...   Giriş or Kayıt Ol. ***        
Egitim Portali
  Giriş or Kayıt Ol
Ana Sayfa         Yönetim          Forum         Sohbet Odası            İletişim

SİTE İÇİ ARAMA


MODÜLLER

Atatürk'ün Hayatı

Web Yöneticisi

İletişim

E-Devlet

Gazeteler

Sevgili Peygamberimiz

Sifali Bitkiler

Rüya Tabirleri

Burçlar

Forum

Nutuk

Tr.Tanıtım

Çocuk Oyunları

Komik Resimler

Gif Arşivi

SON DAKİKA HABERLERİ
YAZI KATAGORİ
· Anılarımız(6)
· Makaleler(19)
· Kültür-Sanat(2)
· Bilim Teknik(12)
· Edebiyat(9)
· Söyleşiler(4)
· iLgİnÇ NoTLaR(12)
· Masal ve Hikayeler(4)
ÇEŞİTLİ LİNKLER

 *  T.C. Kimlik Numarası

 *  Türkiye Tanıtım

 *  Tarihta Bugün

 *  Eğitim Siteleri

 *  Çesitli Linkler

 *  Şehirlerarası Tlf Kodu

 *  Uluslarrası Tlf Kodu

 *  Hava Durumu

 *  Trafik Yol Haritası

 *  Motorlu Taşıtlar Vergisi   

 *  Emeklilik Sorgulama

BÖLGELERİMİZ

 

İllerimizi Tanıyalım

 

 

DÖKÜMANLAR

  Kanunlar

  Yönetmelikler

  Tebligler Dergileri

  Resmi Gazete

NAMAZ VAKTİ
ALTIN FIYATLARI

Biz Öğretmeniz

Çoğumuz eksik düşündüğümüz yönlerimizi göstermek istemeyiz. Eksikliklerimizi herkesten saklamanın daha büyük bir eksiklik olduğunu anlamayız ama bunu yaparken. Daha da kötüsü, bu eksikliklerimizi saklama çabaları sırasında bilerek ya da bilmeyerek bir takım komplekslere kapılır gider, o komplekslerin eseri olan yeni kimliklerimizi eksikliklerimize kalkan eder ve etrafımızdakilere zulüm ederiz.


Bu cümleler ve yazımızın sonuna kadar okuyacağımız diğer cümleler bizlere ‘aman Allah’ım!!!’ dedirtecek yeni bilgilerle yüklü değiller. Öyle süslü kelimeler de yok bu yazımızda. Aksine yazımız kendisiyle yalnızken değil de ancak kalabalıkların içinde gerçek kendimizden faklı bir ‘ben’ iken buluşabilmeye cesaret edebilen nicelerimizin halini en sade, en yavan, ve en gerçek kelimelerle anlatmaya çalışıyor.


Evet, hepimiz iç dünyalarımızda kendi eksikliklerimizi kendimize haykırırız ‘sessiz çığlıklarla’... Haykırırız haykırmasına ama acaba kaçımız bu eksikliklerin varlığını kabullenmenin ötesine bir adım daha atar, ve onlarla yüzleşerek bu eksikliklerin keskin birer kompleks olmasına değil de düzeltilmesine çalışırız. “Gelecek nesillerin emanet edildiği” kutsal bir mesleği icra eden bizlerin de bu ve benzeri kişilik zaaflarından payımıza düşeni alması, bir parçası olduğumuz toplumsal tabloyu düşündüğümüzde kaçınılmaz olacaktır, değil mi? Ama öğretmenim ben de insanım...


Peki madem biz öğretmenler de insanlardan bir insanız, madem bizler de duyguları, vicdanı ve zaaflarıyla yanıbaşımızdaki evde yaşayan komşumuz sıva ustası Hasan’dan, otobüs arkadaşımız hemşire Nimet’ten, sınıfımızın haylaz öğrencisi Veli’den, ya da aynı eğitim kurumunda çalıştığımız İhsan öğretmenden farksızız, neden öyleyse onlarda gördüğümüz insani zaafları bazan bir uzman psikolog veya bir sosyolog, ya da çoğu zaman ‘herşeyi bilen kişi’ edasıyla eleştirir ve onları ‘bizim de sahip olduğumuz nice eksikliklerden’ dolayı yerden yere vururuz ki. Ve bunu yaparken nasıl olur da ‘gelecek nesillerin emanet edilmiş olduğu’ o kutsal vazifenin hamuruna bambaşka sıfatlar, bambaşka malzemeler karıştırırız ki. Bizler, yani toplumu eğitmekle mükellef eğitimli insanlar olan öğretmenler, bütün bunları yaparken toplumun en temel dinamiklerinin altlarına dinamitler yerleştirdiğimizi bilmezmiyiz ki...


Hepimiz, ‘öğrenciler öğretmenlerini kendilerine örnek alırlar’ cümlesini defalarca duymuşuzdur. ‘Hocam bizim çocuk sizin ayakkabının aynısından almamızı istiyor, onu nereden aldığınızı öğrenebilir miyim?’ diyen bir öğrenci velisi bu olayın almanın ne kadar derinlere gidebileceğini gösteren iyi bir örnek değilmidir? Öğretmeni gibi saçını taramak isteyen delikanlılar, ‘ya hocam bizim kızla bir görüşseniz, bizden çok sizin sözleriniz etkili oluyor’ diye çocuklarının öğretmenlerden yardım isteyen veliler hiç yabancı değildir bizlere.


Aynı şekilde bizler de eğitimimizin herhangi bir döneminde rastladığımız öğretmenlerimizi kendimize model almamış mıyızdırŞ Evet, almışızdır. Hatta içimizde ‘Falanca öğretmenim sayesinde bu mesleği seçtim’ diyeceklerin sayısı hiç te az değildir. Ama şöyle bir oturup düşünsek, o öğretmenlerimizin de insanlardan birer insan olduklarını, onların da acıları, onların da bazı eksiklikleri ya da zaafları olduğunu hatırlarız. Ancak aynı öğretmenin iç dünyasında bitmek bilmeyen sorunlarını, kendisini yiyip bitiren eksikliklerini bir çoğumuz farkedememişizdir. Farketmemiz de imkansızdı, çünkü o öğretmen kendisine verilen emanetinin şuurunda bir insan olarak eksikliklerini birer kompleks olarak kalkanlaştırmamış, kendisiyle yalnızken yüzleşebilmiş ve olgunluğuyla o eksikliklerinin çoğunu eline verilen bir öğrencisini eğitirken gösterdiği sevgi, sabır ve ustalıkla bertaraf etmiş ve insanların aklında hep ‘o güzel insan’ adıyla kalmıştır.


Öyleyse bizler eksikliklerimizin olabileceğini bilerek, toplumun şekillenmesinde önemli görevler üstlenirken sevgi, sabır ve erbabı olduğumuz öğretmenlik sanatıyla nakış nakış işlediğimiz öğrencilerimizin huzurunda, akşam çayı içtiğimiz komşumuzun ve aynı otobüsle işe gittiğimiz insanların huzurunda bütün bu eksiklikleri saklama çabasıyla oluşturduğumuz ikinci, üçüncü ‘ben’ lerle değil, icra ettiği kutsal görevin bilincinde, ve eksiklikleriyle mücadele edip onları artılara dönüştürme ustalığını sanatından alan öğretmenler olarak bulunalım. Kendimizi artı ve eksilerimizle kabul edelim ve rahatlayalım ki bizi çepeçevre saran komplekslerden biraz olsun kurtularak tahtaya yazdığımız hatalı bir yazıyı, kravatımızdaki bir resmi ya da yanlış bir tavrımızı bize hatırlatma cesaretini kendinde bulabilen, bize emanet edilmiş Cumhuriyet savunucuları öğrencilerimize eksikliklerimizden kaçan ve onu dile getiren kişileri bir not defteri ya da bulunduğu makamın kutsallığına yakışmayan kelimelerle ezen bir kişilik örneği sergilemeyelim. Kabul edelim ki biz de insanlardan birer insanız ve bizim de hatalarımız olabilir. Ama öğretmenim biz öğretmeniz...


Ancak başkalarının kaşı ya da gözündense kendi kaşımız ya da gözümüzle ilgilenip, yalnız kaldığımız zamanki gerçek ‘ben’ lerimizle yüzleşme cesareti gösterip o ikincil kişiliklerimizden sıyrılarak, mesleğimizin gereği olan bilgiyle en iyi bir şekilde donanıp, o bilgileri çağın gerekleriyle güncelleştirip besleyerek, insanları sevebilme büyüklüğünü gösterip, iç dünyamızdaki tüm fırtına, eksiklik ve savaşlarımıza rağmen sergilediğimiz olgun kişilikle, sevgi dolu bakış ve yapıcı tavırlarımızla etrafımıza ışık saçan birer eğitim neferleri olarak emanetlerimiz olan gençliğimize iyi birer model olmamız mümkün olmayacak mıdır? Evet öğretmenim biz de insanız, ama biz öğretmeniz be öğretmenim!!!


Profesörlük makamına ermiş bir kişinin arabasıyla gitmek istedikleri yere götürdüğü öğrencileri arabadan inerken kendisi de şoför koltuğundan inen ve tamamıyle içten gelen bir alçak gönüllülükle ceketinin düğmelerinin ilikleyerek ‘iyi akşamlar arkadaşlar’ diyerek yüzündeki gülümsemeyle tüm öğrencilerine saygı ve sevgi gördüklerini hissettiren nice eli öpülesi öğretmenlerimiz, ve ayrım gözetmeksizin öğrencilerine ‘siz’ diye hitap ederek kullandığı kelimeleri büyük bir ihtimamla seçen ve öğrencinin kişiliğine böylece bir güzel ince motif daha atan nice meslektaşlarımız bize eksikliklerimize ve tüm zaaflarımıza rağmen nasıl birer ‘insan’ olmamız gerektiğinin örneğini teşkil etmektedirler.



Teşekkürler öğretmenim...

Ben de öğretmenim...

Ben de insanım...



Saygılarımla,




Dr. Murat KAPLAN

www.muratkaplan.net

Eklenme: 2006-05-11
_YAZIER Makaleler
Gönderen: Murat Kaplan
Hit: 2875
[ Geri Dön | | Bu yazıyı arkadaşına gönder Sevdiklerinize gönderin | Yazdırılabilir sayfa Yazdırın ]


Yazilar ©

Sayfa Üretimi: 0.04 Saniye

| SoftBlue phpbb2 style by Sigma12 © | PHP-Nuke theme by www.nukemods.com Webtasarım Coşkun © |2006